Saturday, October 1, 2005

sarı, sapsarı sıkıcı bir cumartesi

cumartesilerin benim için verimli geçtiğini söyleyemem. kot pantolon ve spor ayakkabılar bende hep bir rahatlık, gevşeklik hissi uyandırmıştır. bu ciddiyetsizliği buna bağlıyorum biraz da.

neyse, o gevşek anlardan birinde, pencereden dışarıyı izliyorum. sarımtırak bir hava var.

bulutların arkasından ben burdayım diyen soluk bir güneş, sonbaharın gelişiyle birlikte sararmaya başlamış yapraklar, karşıdaki dış cepheleri sarıyla boyanmış iki dev bina, otoyolun her iki tarafındaki beyaz/sarı karışımıyla boyanmış kaldırım, hemen sağ tarafımdaki ağaç sarısı rengindeki çalışma/bilgisayar masası, klavye tuşları üzerinde gidip gelen bir çift sararmış kol; bunların hepsi daha sarı bir ton veriyor ortalığa.

bu arada yoldan geçen 12-13 yaşlarında iki çocuk, karın tokluğuna otoparkı korumakla mükellef köpeklerden birine taş atıp kaçıyor.

koskoca gökyüzünde, maviliğini anımsatacak tek bir yarık yok. sanki havanın renksiz olduğunu değil de, sarının yüzde biri açık bir tonu olduğunu düşüneceğim.

sevmiyorum böyle sarı havaları. bir kaç gündür tüm o bulutlanmalara rağmen yağmadı, ondan böyle kasılıyor. yarın yağmur bekleniyormuş, iyice yağsa da, o da rahatlasa, ben de.