Sunday, December 10, 2006

turan erkek kuaförü

sayısını hatırlayamadığım saç uzatma girişimlerinin sonuncusunu da fazla uzatmamaya karar verdikten sonra kadıköy altıyol-bahariye-boğanın oradaki turan erkek kuaförünün yolunu tuttum. hem bu saç uzatma işlerini artık beceremediğimi anladım hem de aynı firmadaki ikinci iş görüşmesine giderken fazla pejmurde bir izlenim uyandırmak istemedim. "beceremediğimi anladım" dememe bakma, bence bu sefer olacak gibiydi.
"nasıl ki kadınlar kuaföre gittiklerinde birdenbire karşılarında bir kuaför salonu dolusu terapist buluyorlarmış gibi hissediyorlar, biz erkekler de işte aynen böyle" demeyeceğim elbette çünkü yok öyle bir şey. zaman zaman gözümüz nemleniyor olabilir herhangi bir duygulanma anında ama bu kocaman bir berber salonunu dolduran onlarca erkekle bırak mahrem sırlarımızı paylaşmayı, futbol geyiği bile yapmamız gerektiği anlamına gelmiyor. ama turan erkek kuaförünün aynalar ve koltuklar arasındaki boşluklardan ve her tarafa asılmış bilgi-reklam etiketlerinden oluşan tuhaf dekorunun 'algı'larıma ettikleri senin için de ilginç bir konu olabilir. orada berber koltuğunda otururken saat 10.30 yönünde gördüğün şeyin bir an için bile olsa ayna ve yansıması mı yoksa odanın diğer yarısındaki kanlı canlı berberin kendisi mi olduğundan emin olamamanın nasıl tuhaf hissettirdiğini bilmeni isterdim.

bugün turan erkek kuaförü istanbul'un kadıköy merkez ağırlıklı anadolu yakasındaki pek çok erkeğin anılarında bir şekilde yer etmişse bunu kocaman berber salonunun içerisinde her tarafa yapıştırdığı post-komik bilgi notlarının yanısıra dekorasyonuna da borçludur. bu arada geldim ben, özledim seni hayati, heyetim, hayetim, hayy, offf diyemiyorum dilim dönmüyor, tamam aptalca bir berber ziyaretinden üç paragraflık boktan bir yazı çıkaran ben özledim seni. öptüm.