Sunday, July 29, 2007

holyshit



bu anlatacağım lanet olası bir hikaye. bakarsın bazen hayatta bazı şeyler olur ve sen tamam dersin oldu işte. bazen de keşke hiç olmasaydı dersin. dostum bu, bu hiç adil değil. hiç değil. hey, kahretsin. sanırım yağmur yağıyor ve sanırım ıslandım. biri şu yağmuru durdurabilir mi? neyse, bu işler nasıldır bilirsin ahbap. hadi, hadi yapma adamım bilirsin işte. bildiğini biliyorum. işte bu sensin dostum. evet evet sanırım bu sensin. şimdi kendine ve bana bir iyilik yap ve git kendine. sadece ve sadece git ve git kendine.

yalnız ve umutsuz hissettiğinde kendini şımartıyor ve kendine bir demet gül alıyorsun. kendine bir iyilik yapıp öğle yemeğinde kendine vanilyalı pasta ısmarlıyor, akşam yemeğinden sonra kendine bir içki koyuyorsun. kendini sevindirmek isteyip vitrinde gördüğün mor bluzu alıyorsun. aynanın karşısına geçip türlü şaklabanlıklar yaparak kendini güldürüyorsun. ama sadece kendini kandırıyorsun narsist, nihilist, kendine komunist seni. sadece ve sadece git ve git kendine.

bana gelince, bir tümörüm olsa adını metin koyardım. tümör metin.


Wednesday, July 18, 2007

hayat versus sen



mesele skor yapmak değil. kaybetmek, kazanmak hiç değil. kuralları ve ne kazanıp ne kaybedeceğini öğrendiğinde “değmez” diyeceksin.

hayattaki en büyük başarısı, klozetteki bok kalıntılarını işeyerek temizlemek olan biri olmak sana yetecek ve yoldan geçecek ilk arabanın renginin kırmızı olduğunu bilip mutlu olacaksın ve bunlarla yetineceksin.

bir ara başını kaldırdığında parlak ışıklarıyla sana gülümseyen tabelayı göreceksin: hayat - sen: 4-1. boş verip son düdüğü bekleyeceksin.

Sunday, July 15, 2007

pazar pazar

minibüslerde parayı uzattığın kişinin adeta asistanınmışçasına geri kalan prosedürlerle ilgilendiğini izlemek sende de sadistçe hisler uyandırmıyor mu? nasıl mı? minibüse bindikten sonra arkalarda bir yerlere yerleş ve parayı önündeki kişiye uzat; “hanfendi, şurdan bi kadıköy uzatır mısınız rica etsem?” işte tüm yapman gereken bu. sonra da zavallı muhatabının, “neresiydi?”, “on lira’dan bir kişi mi?” sorularına senin yerine nasıl canla başla cevap verdiğini, paranın üstünü gözetip büyük bir titizlikle sana nasıl teslim ettiğini keyifle izleyebilirsin. biz minibüs yolcuları; o, parayı uzatıp üstünü geri alana kadar geçen kısa süredeki krallığımızın tadını çıkarmayı ihmal etmeyelim.


ve ne denli komik, düşündürücü, zekice ve kim bilir belki de hayatın anlamını ifade ediyor olurlarsa olsunlar bu mesaj kaygılı tişörtlerle ilgili kaygılar bir türlü peşimi bırakmıyor. deodorantların etkisinin 24 saat sürdüğünü biliyoruz peki ya bir mesaj kaygılı tişörtün etkisi ne kadar sürebilir? bu tişörtlerin bize hep bir şeyler anlatmaya çalıştığını biliyoruz peki ama hep aynı hep aynı mesajı vurgulamak sana da aptalca gelmiyor mu? sözgelimi işyerinden arkadaşın ferit’in üzerinde o komik tişörtü ilk gördüğünde “ha ha sktir çok komik lan bu tişört” dedikten daha ne kadar süre sonra hala komik olduğunu düşünebilirsin?

“ferit’ciğim, tamam mesaj komikti ama söyleyecek başka şeyin yoksa lütfen gider misin?”

Tuesday, July 3, 2007

kdky park



büyük şehirlerin toprakla aramıza koyduğu mesafe de büyük oluyor; şehir yollarının gri çimentosu sadece yeşil çimenlerin, kahverengi toprağın değil çocukluğumuzun çoğu yeşil kahve renklerle bezeli hatıralarının da üzerini örtüyor; çimento versus çimen.

eninde sonunda çürüyüp dönüşeceğimiz toprakla aramıza mesafe koyarak gelecekte bizi bekleyen sonu düşünmekten alıkoymaya çalışıyor da olabilir mi? tüm bu günlerimiz, aylarımız ve hayatlarımızla sonsuza kadar bu şehrin bu dümdüz gri çimentolu sokaklarında gidip gelecek gidip gelecek gidip gelecekmişiz gibi gidip geliyor gidip geliyor gidip geliyoruz; şehir versus ölüm.

Sunday, July 1, 2007

abercrombie and fitch and statistics

istatistikler, karanlık adamlar tarafından kaçırılan on kişiden dördünün tuvalete gidiyorum bahanesiyle kaçıp kurtulmayı başardığını söylüyor. kalan altı kişiden biri kendisini kaçıranlardan birine aşık olup mutlu bir birlikteliğe yelken açarken üçü bir süre sonra serbest bırakılıyor. diğer iki rehine ise sizlere ömür.

mesaj kaygılı tişört giyenler arasında yapılan araştırmaya göre ise siyah zemin üzerine beyaz harflerle i hate people yazılı tişört giyen on kişiden beşinin, utancından yeni belirmekte olan memelerini saklamak için kambur gibi duran 13-16 yaş arasındaki teenagerlar olduğu belirtildi. “25 cm”, “fck: all i need is u” gibi –sözde- zekice sexual göndermeler konulu tişört giyenlerin tamamına yakınının cinsel problemleri olduğu ve mahallelerindeki en yakın sağlık ocaklarından ücretsiz olarak yararlanabilecekleri söylendi.



florida'ya bir ki

yine istatistikler bu sıcak yaz günlerinde kadıköy sokaklarından rastgele seçeceğimiz on kişiden dördünün abercrombie and fitch yazılı tişört giydiğini söylüyor. aynı kaynaklar abercrombie and fitch yazılı tişört giymiş birilerini gören on kişiden altısının yazının ne anlama geldiğini bilmediğini, bu altı kişiden üçünün yazının anlamını öğrenmek için googling yaptığını söylüyor. abercrombie and fitch’in ne olduğunu bilmeyenler arasında bu yazıyı okuyanlardan hatırı sayılır miktarda kişi olduğunu da belirtelim.

son olarak gevşemiş kravat desenli tişört giyen kızlardan hiçbirinin ama hiçbirinin “şu kravatını düzeltir misin?” şeklindeki iğrenç espriye maruz kalmadığı belirtildi.