onlar için ya bir yalnızlık anında çerez, şarap, birayla iyi giden bir aksesuarsınız, ya sinemaya, tiyatroya, konsere gitmek için bir partner. bir şehirli depresyonu anında kendilerini iyi hissettirecek, şımartacak, hoş sözler söyleyip güven tazeletecek birine ihtiyaç duyduklarında ya da bilişimciyseniz teknik, avukatsanız hukuki, doktorsanız ruhi, veyahut şoför ve yol desteğine ihtiyaç duyduklarında; “merhaba, görüşelim mi?”
onlara ihtiyaç duyduğunuzda yanınızda olmayacaklar; başka işleri vardır, başka planlar yapmışlardır, yalnız kalmak istiyorlardır, o gün bir gelsin duruma bakacaklardır. bu iletişim bir çıkmaz sokak gibi hep tek yönlü olduğunda. sizden onlara giden yollar kapalı, onların, kullandığı diğer herkes gibi, size doğru olan yolları hep açık olduğunda; yaşasın ölüm.
bu yalnızlık çağında birine ismiyle hitap etmek, biriyle göz göze gelmek bile çok fazla iken, hâlâ ‘neden bana azıcık ilgi gösteren’ diye başlayan cümleler kuruyorken onlar bu kadar bencil, narsist, egoist..
insan eksiltmek* ne güzel değil mi?
kill them and level up
* bizleri ‘insan eksiltme’ kavramıyla tanıştırdığı için seri kedi mıncıklayıcı’ya teşekkürler. o uzun bir süre daha yaşamayı hakediyor;)
Saturday, March 29, 2008
hayatımızdaki insanları eksiltme klavuzu
Gönderen m. zaman: March 29, 2008
Etiketler: cinema paradiso
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
sadık bir insan eksilticisi olarak ben de bi müddet daha yaşamayı hak ediyorum anselmo değmı?
ReplyDelete"birine ismiyle hitap etmek bile, biriyle gözgöze gelmek bile çok şey iken.."
ReplyDeletebeklediğime değdi.
not: tekme, iyidir. ;)
derin şeyler yaşadığını sanırken bir aksesuar olduğunu fark etmek mideye yenilen yumruktur. insan eksiltmek en güzelidir. midene yumruk yediğini fark ettiğin an tekmeyi basmak harikadır.
ReplyDeleteben zaten sitene kurşun geçirmez yeleğimi giyerek geliyordum.. romeo falan diye kandırıp insnaları sonra bi kurşun :)
ReplyDeleteSlm , hayatımda hiç kimseyi eksiltmedim ama zorunlu olarak hep eksiltildim özgür olduğunu sanarak daha yaşayacak çok şeyleri olduğunu sanan birilerinin hiç bilmezlikleriyle güncel benzer sürüler halinde dolanıp,buluşup kesişen biryerlere gidenlerin arkasından anlamazlıkla ve kırılganlıkla nedense hep safça verilen değerlerin güvenlerin belki de sevgilerin karşılığında kocaman bir sıfırın suratı var önümde ve de arkamda, bencillik yada çoğul egoistliklerle bu sahte yaşamların açıklamasında kocaman olarak.Ne mi olacak peki? Kendi seri katillerimizin kurbanları olacağız hep ben,siz,onlar azınlıkta ama onlarsız hep kendi bedenlerimizle yalnız.Saygılar.
ReplyDeleteHello. This post is likeable, and your blog is very interesting, congratulations :-). I will add in my blogroll =). If possible gives a last there on my blog, it is about the Home Theater, I hope you enjoy. The address is http://home-theater-brasil.blogspot.com. A hug.
ReplyDeleteolmamış, beklediğime değmedi.
ReplyDeletesana kalkan el çarpılır pass, taş olur. nefes almayı iki adımlık yerküredeki herkesten daha fazla hakediyorsun, devam;)
ReplyDeleteinsan eksiltmeyi senden duymanın hatırına da bu postu sana adıyorum eyl;)l.
sera, bu midene yumruk yemekten çok daha fazla, çok, çok, çok.
çeliğe, yeleğe gerek yok onaltı;) geleneklerimize göre kapını çalan düşmanın olsa içeri buyur edersin ve evinde kendini evinde olduğundan daha güvende hisseder. rahat ol. ayrıca bir üçüncü şahıs olarak sen hedefimde değilsin.
selamlar marco. uzun zaman oldu ama oralarda değişen bir şey yok ha. hiç de değişecek gibi görünmüyor değil mi? ne yazık ki artık yirmili yaşların naifliğine de sabrına da saflığına da dayanma gücüne de sahip değiliz. eksiltmeyince de eksiltince de eksiliyoruz ama en azından artık hayalkırıklığı da umutsuz bekleyişler de yok.
home theater; sktr.
sevgili sotiz kızkardeş, tamam sıkarlıt yohansın sucks, keira'nın suratı bok gibi. lindsay kaşar lohan. hatta lost'un kate, jack ile sawyer arasında oynaşan bir aşifte ve daha ne demeliyim bilmiyorum senin bulacağın bir hollywood, yeşilçam artisti olsun, yakın çevrenden eli yüzü düzgün güzel gözlü bir hatun olsun mutlu bir beraberliğe yelken açmaya bile hazırım ama tüm bunların dışında beklediğin nedir, neydi, daha ne yapmalıyım bilmiyorum, bilmiyorum, bilemiyorum;)
senin de ölmüş olman gerekiyordu miss -başka bir nedenden-. ya hortladın, ya da kurşunlar sıyırıp da ölü taklidi mi yapmıştın ne? neyse, derler ki give people a second chance, but not a third. burada kim kime şans tanıyacak, kim kimi affedecek durumda bilmiyorum ama neyse kapıda kalma içeri gir.
eğer herhangi biri bi başkasıyla arkadaş, sevgili olarak ya da ilişkileri herneyse beraberlerse, karşıdakinde kendinde eksik olan maddi ya da manevi birşeyleri bulduğundan beraber değil mi zaten.biyerde çıkar meselesi yani =)
ReplyDeleteaynen yazıdaki gibi(:
lâkin bizden çıkarı olan herkesi hayatımızdan eksiltirsek eğer, o zaman daha da fena psikolojik buhranlara sürükleniriz diye düşünüyorum =)
bu psikoloji de ne menem bişey kardesim ota b*ka bozuluyoo
No Country For Old Men, güzel bir filmdi... fakat, çok çok iyi değildi bence. Oksijen tüpüydü sanırım, müthiş bir buluşmuş...
ReplyDeleteİnsan eksiltirken bu yönetemi mi deneyeceksiniz pek sayın Anselmo?
İnsanları eksiltmeye gerek yok bence, dostun olmayanlar nasılsa eninde sonunda bir şekilde hayatınızdan çıkıp gidiyorlar.
O yüzden "takmayın sakın kafanıza, firketeden başka şey"... :))
bu konuda home theather ve barb michelen'a katılmamak elimde değil.
ReplyDeleteklavuza ihtiyacim vardi da asil farkettigim eksilmesi gereken eksiliyor. hem de yavas yavas olan yöntemle hic olmamis gibi sonunda.
ReplyDeleteoysa ne zaman seri yöntemlerle cikarsan iyice kaziniyor her yere. hatirlamak da iyidir.
ben her sonbaharda birini öldürüyorum daha fazlası bünyeye dokunuyor.
ReplyDeletebu filmi izlediğim gün içim çok rahatlamıştı
ReplyDelete