Tuesday, September 26, 2006

born loser



vapura binen son kişiydim bu sabah. bu artık bir klasik, şaşırtıcı değil. görevli beş saniye önce kapattığı kapıyı açtı benim için, teşekkür edip iskele kapısından içeri girip baba’dan ve iskele kenarından, kıyıdan adı neyse işte uzaklaşalı yarım metre olmuş vapura attım kendimi. böyle anlarda sana da olur mu; kaderimle oyun oynadım der misin kendi kendine, havalara girer misin? öyle ya 5 saniye daha gecikseydin, vapura binmek yerine bir kilometre daha yürüyüp otobüs durağına varıp yolun kalanına otobüsle devam etseydin senin için başka bir hayat mı yazılacaktı? vapur güvertesinde gördüğün kıza kaçamak bakışlar atmak yerine itiş kakış otobüste önlere doğru ilerleyecek miydin? yoksa kaderinde bu da mı vardı; ne yaparsan yap olmuş bitmiştir her şey, sana yaşamak kalmıştır yazgını mı? çok arabesk bir başlık ve bitiriş cümlesi olarak: ne yaparsan yap kaybetmek için doğmuşsun. bay bay baby.

10 comments:

  1. kaybetmek için doğduğunu bilme farkındalığına erişenleri takdir edesim geldi ahan da birden

    ReplyDelete
  2. deniz otobüsü bekleme salonlarından birinde notepad e yazılmış bir yazı var masaüstümde, kime anlatsam diyordum.
    Vapura binmeden önce sürgülü camekan kapının hemen önünde bekleyenlere karşı hissettiğim imrenme duygusu, o yazıyı yazdığım gün benden uzaklaştı.
    Sıranın en önündeki arabanın 1. tekil sürücüsüydüm ve arkamda her biriken arabayla hayat boyu düşünü kurduğum imrenilmek hissinin pek de matah bir şey olmadığını, bir yerlerde birinci olanın bir başka yerin sonuncusu olduğunu üzülerek farkettim.
    Yine de yanımda duran bmw'deki yaşlı adamın gençliğime imrendiği kaçmadı gözümden, öylesine de uslanmazım!

    ReplyDelete
  3. Selam anyone,

    Super "heading" = "baslik" arkadasim !

    Benim cevap:

    Kader = Alin yazisi = Destiny

    You have to accept and follow your destiny...

    Win or lose, at least it is your own destiny :)

    Suleyman.

    ReplyDelete
  4. bencilkirpi o değil de i was born to make you happy diyen bir britney spears vardı, ne oldu ona?

    dediğine yakın ama yine konumuzla alakalı olmayan bir topic'tir bu fütursuz: bu 14-18 yaş arası kızların kendini olduğundan büyük gösterme çabaları 19'dan sonra birdenbire kendini olduğundan küçük gösterme çabalarına dönüşüyor. buna ne dersin? ve hem zaten hiç bir şey zamanında olmaz ki değil mi?

    merhaba süleyman, hoşgeldin. buralara kadar gelmişken sana da arabanın arka tamponuna yapıştırman için kaderimse çekerim sticker'ını hediye ediyorum. gene gel.

    ReplyDelete
  5. sabahları okula giderken, üsküdar vapuruna hep sonuncu binerdim. ama hep böyle olmuştur, zaten saatler eger 2-3dakikadan az değilse es geçerim binmem-motorlara giderim. büyük ihtimal bu yüzden. bu yöntemle, aman vakit kaybetmeyeyim telaşıyla, ben kendi kaderimi değiştirmiş mi oluyorum? daha vapurun kalkmasına var deyip motora gittiğim günlerde, bazen motor dolana kadar vapur kalkar ve nerdeyse boğazı yarılar mesela. o zaman da çok sinirlenirim. aktarma yapma şansını teptiğim için. (artık motorda da aktarma var yuppiii:D)

    ha bir de o vapurdan hep ilk inen olmak isterim. hayal işte naparsın! böyle daha vapur iskeleye yanaşmadan atlayan- karaya bastıgında biraz sendeleyen, sonra tam hız koşa koşa ilerleyen abiler vardır ya, ben onlara çok özenirim.

    ReplyDelete
  6. Selam anyone,

    I love bumper stickers - they are very popular in North America.

    Here is an example:

    "live well, laugh often, love much"

    Gorusuruz,

    Suleyman.

    ReplyDelete
  7. vapuru yakalamak için koştursaydın mesela -her ne kadar bana da inandırıcı gelmese de- belki birşeyleri değiştirmek için çabaladığına inanabilirdik elsa;)

    o abiler de ayrı bir başlık altında incelenesicelerdir. halk arasında iskele verilmeden atlayan abilerin karizmalarına karizma kattığı şeklinde rivayetler vardır. öte yandan ufak bir dikkatsizlik sonucu denizi boylamak da mevcut karizmayı bile yerlere serer.

    tekrar hoşgeldin süleyman. bumper sticker'ların north america'da da yaygın olduğunu öğrenmek şaşırttı beni. bu da demek oluyor ki insanların içindeki arabesk dürtüler dil, din, milliyet falan tanımıyor;)

    yeni etiketini de sevdim. arabam olsa tereddüt etmeden yapıştırırdım. ama laf aramızda "baby on board"a kıl oluyorum. ne demekse "baby on board".

    bu comment-on-comment'ımıza da buraların bir başka favori bumper sticker'ı ile son veriyoruz: "blogger'sın dediler kız vermediler"

    ReplyDelete
  8. Bu bana "Sliding Doors" filmini hatırlattı; kısaca anlatayım hatun kişi işinden kovulur ve eve giderken metroya biner. Son anda yetişmiştir metroya kapı kapanırken atlayıvermiştir. Olay burda başlar bizim hatunumuz ikiye ayrılır.. Biri metroyla hemen eve gider, sevgilisini aşığıyla basar, diğeri kap kaça uğrar bla bla bla.. Film boyunca iki hayatı da izleriz. Biri iyi gibi görünürken kötü olur kötü olan iyi gibi görünür. Ancak filmin sonu tek bir sonda birleşir.

    Senarist işte yazmış birşeyler ama bizde de böyle mi bilmiyorum. "her seçim bir kaybediştir" demiş Paskal. Yani işin aslı her seçim bir kazanç oluyor. Zira kötü deneyim akıllanma sürecindeki insan için en büyük kazanç :) "e peki nedir derdin alef?" diye sorarsanız, şunu itiraf etmek isterim: madem A noktasından B noktasına gideceğiz nasılsa.. o yoldan ya da bu yoldan.. yolun tadını çıkarmak kalıyor bize.. Bir sonraki yol ayrımına kadar. Yol değişiyor, kader değişiyor. O yüzden kaybetmek için mi doğarız, kazanmak için mi bi daha düşünmek gerek derim ben ;)

    ReplyDelete
  9. Anyone artık şöyle düşünüyorum:
    "Olmayan herşeyde bir hayır vardır"...
    İnsan gidişatının nasıl olacağını bilemiyor ya..
    Belirsiz bir hayatta yaşamak da o kadar yorucu ki..
    Ama yine de güzel işte..

    Gidiyorsun ya..
    Umarım senin için herşey güzel olur..
    Seni tanıdığım için çok memnunum:)
    Ve yazdıkların da çok eğlendirdi beni..

    Gülebildim :)

    Yaşadıklarını anlatışın çok güzeldi..

    Sana çoooookk mutlu bir hayat diliyorum...

    Kendine iyi bak..

    Görüşürüz :)

    ReplyDelete
  10. Bu arada bence yazmaya devam etmelisin..

    ReplyDelete