Tuesday, February 16, 2010

c’est pas moi, je le jure


hikaye on yaşındaki léon'un kendini -başarısızlıkla sonuçlanacak- ağaca asma girişimiyle başlayınca eyvah diyoruz. yine o hiperaktif çocuklardan birinin hikayesine katlanmak zorunda kalacağız. sonra hikayeye diğer yan karakterler; léon'un ağabeyi jerome ve anne ve babası eklenince küçük léon'a haksızlık ettiğimizi anlıyoruz. birbirleriyle sürekli çatışan ebeveynlere karşı kendini ifade etmenin tek yolu henüz on yaşındaki bir çocuk için kendi çapında şiddet eğilimleri, yoldan çıkma girişimleri değil midir?  

film boyunca léon'un haşarılıklarıyla paralel giden, özellikle sonlara doğru etkisini artıran kendi çapında bir aşk hikayesi de bizlere eşlik ediyor. léon ile léa arasındaki o saf, masum, çocuksu aşk bitip de geriye başka bir şey kalmadığında kahramanımız léon, itiraf etmek gerekir ki boyundan büyük bir laf ediyor ama o laflar on yaşındaki bir çocuğun ağzından çıkıyor olsalar bile etkisini, gerçekliğini ve inandırıcılığını yitirmiyor;

"yeniden başlamak, legodan bir ev yapmaya benzer. yenisine başlamak için, öncekini parçalamanız gerekir. ondan sonra, her şey mümkün."

quebec'li çakma fransızlar -alınmayacaklarını umuyorum- kapanışı sigur ros'un olsen olsen'iyle yapıp bizi hem şaşırtıyor hem de zayıf karnımızdan vuruyor. biz de henüz dinlemeyenler sigur ros'a daha fazla fransız kalmasın, dünya icelandic olsun diye benzer şekilde kapatıyoruz;

olsen olsen, sigur ros

No comments:

Post a Comment